Atrial Fibrilasyon kanser için risk belirtecidir: Kadın Sağlığı Çalışması
Basel, İSVİÇRE
Kadın Sağlığı Çalışmaları’nın yaptığı bir kohort analize göre yeni başlangıçlı atrial fibrilasyonun (AF) gelecekte oluşabilecek kanserler için bağımsız bir belirteç olduğu sonucuna varılmıştır.
Bulgulara göre AF tanısı sonrası ilk 3 ay içinde kanser gelişme riski 3 kat artıyor (risk oranı [HR] 3.54; p<0.001), sigara, alkol ve hormon replasman tedavisi gibi potansiyel tetikleyiciler düzenlendikten sonra bile ilk bir yıl içinde risk belirgin olarak yüksek kalıyor (HR 1.42; p<0.001)
Aksine kanserli kadınların AF geliştirme riski sadece kanser tanısı aldıktan sonraki üç ay içinde artıyor (HR 4.67; p<0.001) daha sonra artmıyor (HR 1.15; p=0.15)
“Kadın Sağlığı Çalışmaları’nın yaptığı bir kohort analize göre yeni başlangıçlı atrial fibrilasyonun (AF) gelecekte oluşabilecek kanserler için bağımsız bir belirteç olduğu sonucuna varılmıştır.” Araştırmanın başındaki Dr.David Conen’e (Basel Üniversitesi Hastenesi, İsviçre) göre AF ve kanser ilişkisindeki en ilgi çekici bölüm , AF gelişmesinden sonraki uzun vadede kanser riskinin yükselmesidir. ‘’Bu ilişki daha önceden vücutta bir kanser olduğunu göstermez fakat aralarında bir bağlantı olduğu açıktır.
AF’si olan kadınların sağlık kurumları ile daha sık irtibata geçmesi, kanserlerinin tanınmasında önemli bir sebep olabilir fakat bu önerme doğru olsaydı kanser hastalarının uzun vadede AF geliştirme riski de yüksek olurdu çünkü onlar da sağlık kurumlarıyla daha sık irtibata geçiyorlar.’’
Literatür taramalarında kanserin, AF için risk faktörü olduğu bir çok çalışma bulunmaktadır fakat bu çalışmalar genellikle kemoterapi yan etkisine, kanser cerrahisine, torasik veya direk kalbe metastaza bağlanmıştır.
AF’nin kanser tanısında yol göstermesi ile ilgili çok az veri mevcuttur. Danimarkalı bir grup araştırmacının yakın zamanda yayınladıkları bir çalışmaya göre AF tanısı sonrası ilk 3 ayda kansere yakalanma riski 5 kat artıyor fakat daha sonraki süreçte risk çok az artıyor. Ayrıca çalışmadaki kanserlerin %57’si metastatik olarak bulunmuş, yani AF’nin bir neden olmadığı belirtilmiş.
“Literatür taramalarında kanserin, AF için risk faktörü olduğu bir çok çalışma bulunmaktadır fakat bu çalışmalar genellikle kemoterapi yan etkisine, kanser cerrahisine, torasik veya direk kalbe metastaza bağlanmıştır.”
Prospektif Kohort Analiz
25 Mayıs 2016’da JAMA Cardiology’de online olarak yayımlanan şimdiki çalışmada, Kadın Sağlığı Çalışmaları tarafından yapılan, Aspirin ve vitamin E’nin kardiyovasküler hastalıklardan ve kanserden koruması hakkındaki randomize çalışmadaki yaşları en az 45 olan 34.691 sağlıklı kadın prospektif olarak incelenmiştir. Median takibi 19.1 yıl olan çalışmada yeni başlangıçlı AF sayısı 1467 (%4.2), yeni başlangıçlı malign kanser sayısı 5130 (%14.8)’dur.
Çalışmadaki yeni başlangıçlı AF hastalarının takip sırasında %10’u kanser geliştirmiştir. AF’si olan kadınların mutlak kanser riski yılda 100 kişide 1.4, olmayan kadınların ise 0.8 olarak gözlenmiştir.
AF tipinin önemli bir rol oynamadığı gözlemlenmiştir. Paroksimal tip (HR 1.37; p=0.004) ve nonparoksimal tip (HR 1.50; p=0.003) benzer riske sahiptir.
AF tanısı alan kadınların kolon kanserine yakalanma riski daha yüksek bulunmuştır (HR 2.11; p=0.002), aynı risk meme ve akciğer kanseri için bulunamamıştır. Çok değişkenli modellemelerde AF’nin kanser mortalitesi ile ilişkisi belirgin olarak saptanmamıştır. (HR 1.32; p=0.07)
Bulguları kanıtlamak için, içinde erkeklerin de olduğu karışık bir çalışma yapmak gereklidir.
Dergi editörlerinden Dr.Faisal Rahman, Darae Ko, and Emelia Benjamin’e (Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi, Massachusetts) göre de AF gelecekte kanser tanısında kullanılacak bir risk belirtecidir. ‘’Fazla denek sayısıyla, düşük hata oranıyla ve bir çok potansiyel veri kaynağıyla çalışma güçlü bir çalışmadır.’’ demişlerdir.
Editörlerin notuna göre düşük kanser geliştirme riskinden, maliyet yüksekliliğinden ve gelecek takiplerin zorluğundan ötürü rutin tarama önerilmemektedir.
Conen de henüz verilerin yeterli olmadığını, AF hastalarının rutin taranması gerekmediğini söylemektedir fakat bu hastalar yakın takip için uyarılmalıdır çünkü sadece kanser değil; kalp yetmezliği, inme gibi hastalıkların da riski artmıştır. Öncelikli olarak sigara, obesite gibi diğer risk faktörlerinin uzaklaştırılması sadece kanseri önlemek için değil, AF rekürrensini de azaltmak için önemlidir.
“Editörlerin notuna göre düşük kanser geliştirme riskinden, maliyet yüksekliliğinden ve gelecek takiplerin zorluğundan ötürü rutin tarama önerilmemektedir.”
Paylaşılan risk faktörleri
AF ve kanserde obesite, alkol, hipertansiyon ve diyabet gibi bir çok risk faktörü ortaktır. Elimizdeki veriler AF’nin sadece sol atriumun hastalığı olmadığını, inflamasyonu ve trombojeniteyi arttırarak sistemik bir hastalık olduğunu göstermektedir.
Editörlere göre AF ve MI, kalp yetmezliği, kronik böbrek hastalığı, venöz tromboembolizm gibi hastalıklar arasındaki ilişki çift yönlüdür fakat AF ve kanser arasındaki ilişkinin altında daha komplike mekanizmalar yatmaktadır.
Katkılarından dolayı Dr. Abdullah YILDIRIM’a teşekkür ederiz.
Kaynak: http://www.medscape.com/viewarticle/864201